BUGÜN SERGİ SERGİ GEZDİM :)
Bugün güzel, güneşli bir İstanbul günüydü, bende durumdan faydalanıp kendimi dışarı attım ilk durak MSÜ'nin Tophanedeki Sanat galerisi ve Dali segisi açıkçsı sergide Dalinin aman aman önemli eserleri yoktu Sabancı müzesinin düzenlediği oranda bir sergi değildi bu seferki ki bu çok doğal öyle sergileri getirebilmek daha fazla bütçe istiyor ama bence sergi yinede iyiydi Dalini eskizlerini ve çoğu son döneme ait baskılarını görme şansımız oldu Dalinin baskı resimleri için denilebilirki yapacağını yapmış, Resimdekİ o ayrıntıcı, titiz, detaycı çizim anlayışı ve tabiki desendeki ustalığı baskı resimlerinde de vardı.
Tophanenin yapısı maalesef fotoğraf çekimleri için çokda uygun dğildi, yukardaki dOğal aydınlatma pencereleri nerdeyse tüm resimlerin üstünde yansıma yapıyordu ama elimden geldiğince iyi fotolar yakalamaya çalıştım. Birde sergide Dali'nin eskiz ve suluboya çalışmaları vardı bunlarda genellikle konu itibarıyla etkilendiği kitaplardan resimleme çalışmalarıydı daha çokda Dante'nin İlahi Komedyasının etkisi hakimdi suluboya çalışmalarının bir kısmı hariç çoğunluğunda Dali o çok detaycı tavrını bir tarafa koymuş genel olarak suluboya çalışmalarından beklenen o boyanın kendi kendine suyun üstünde akma eylemine müsade etmiş çok kontrollü davranmamıştı, bu genel anlamada akademik olarak suluboya eğitimine riayet etmekten mi yoksa farklı formlar arama ve deneme çabasından mı onu bilemiyorum. Eskiz çalışmalarının çoğunda detaycı tavrı vardı zaten bu eskizlerin çoğuda tablolarında gördüğümüz figürlerin galiba ilk halleriydi.
Birde afiş tadında çalışmaları vardı ki beni şahsen mestetti yapım yılları 1970 civarları...
Dali sergisini karısındaki kısımda MSÜ'den öğrencilerin Heykel sergisi vardı çok ilginç çalışmalar vardı Heykele getirilen bu farklı bakış açısı ve farklı metaryel ve form arayışları bana keyif veriyor bunlar henüz öğrenci tadında ama ileride inanıyorumki yada öyle inanmak istiyorum ki daha profesyonel ama arayışı bitmemiş eserler göreceğiz bu sanatçı adaylarından.
Bunlar en eğlenceli olanlardı ama her anlayıştan ve akımdan örnek görmek mümkündü.
Daha sonra yönümü tophaneden Taksime çevirdim ve cihangire doğru tırmanmaya başladım öğrenciykende bu yokuşların müptelasıydım hala öyleyim :) ama artık iyi yönde buralarda değişimler var o yıllardan farklı olarak hem kurulan küçük küçük galerilerin varlığı hemde belki onların varlığıyla değişen sokak yüzleri ve daha rahat ve güvenli yürüyebilme imkanı. Cihangire varmadan ilk uğradığım galeri Pİ Artworks' dü Tunca Subaşı'nın Kalıntı isimli sergisi vardı Sergi 25 şubatta son ben şahsen beğendim Sokak anlayışının sanatsal bir dille tual'e aktarılmasıydı bence Sokakda duvar bazen nasıl anlatım yolu yada propaganda aracı olarak görev yapıyorsa duvarlardaki posterlerin, afişlerin, grafitilerin, yazıların, stencilların santsal bir dille sanatçının zihninden tuvale yansıması gibiydiler.
Burdan sonra ikinci durağım hemen yanındaki diğer sanat galerisi pgartgalery'di, burada da Ali Kabaş'a ait ''üçüncü göz'' adlı bir fotoğraf sergisi vardı bunu fotoğraflamak pek mümkün olmadı ama burda benim için en dikkat çekici şey fotoğrafların sunum şekliydi bu halleriyle inanılmaz çekiciydiler :) daha önce böyle bir sunum görmemiştim en son farklı bir sunumu Kutlu Ataman'nın sergisinde görmüştüm ama orda fotoğrafı sunma gayretinden çok görüntüyü boyutlandırarak seyirciyide işin içine müdahil eden bir sanat eylemi vardı. Burda ise sunum olarak bilindik fotoğraf sergilemeden daha farklı bir durum söz konusuydu bunn için bile görmek gerekir diyorum, bize sanat fakülteleinde öğretilen bir öğreti vardır çerçevede resmin bir parçasıdır ve resimden ayrı düşünülemez diye işte tam bu söze uyan bir sergiydi bu...:)
Daha sonra yürüyüşümün yönünü cihangire yaklaştıkça çukurcumaya çevirip biraz eski ve antik eşyalar arasında gönlümü oyaladım biraz yolu uzattım belki bu soğukda ama gördüklerim buna değdi bu blog içinde ilginç birer meteryal olabileceğini düşündüğüm iki eski dikiş makinesini fotoğrafladım bir tanesi kollu ve hala çalışıyor :) diğeri ayaklı oda hala tıkırdamaya devam ediyor :)
ve birde bu eski ama harika binanın pencereleri beni resmen cezbetti herbiri sanki güneşe açan ayçiçekleri gibi geldi bana :)
Gün bitti bu kadar yeter diyorsanız yanılıyorsunuz :) cihangirde verilen kahve molasından sonra güç toplayan zihnim ve bedenimle yeni galeri ve sergi avı arayışıma devam ettim ve soluğu PİROSMANİ adlı galeride aldım. Bu galeri Tophane Artwalk kapsamında yer almayan galerilerden Galatasarayın yan tarafında bir ara sokakta kalıyor aslında önünden defalarca geçmişimdir çünkü o civardaki Wintage mağazaların müptelasıyım malum ama mağazalara bakmaktan sanırım burayı hep es geçmişim ama bu sefer iyiki es geçmedim içerde hem güzel bir sergi beni karşıladı hemde çok hoş sohbet bir galeri sahibi ki böyle insanlarla karşılaşmak her zaman mümkün olmuyor, benim için gerçekten çok bilgi verici ve resim çalışmak konusunde epeyce motive edici bir sohbet oldu. Gelelim sergiye içerde Gürcü asıllı bir ressamın sergisi var farklı zamanlarda yapmış olduğu resimler birarada sergileniyor ve böylece Ressamın bütün bu aman içinde kendini sanat dilini arayışını görüyorsunuz ben hatta karma sergi olduğunu düşündüm :) bunun bir nedenide ressamın belli belirsiz attığı imzaları ve hiç atmadığı tarih galeri sahibi dönemlerini Ressamın imza karakterinin değişiminden farkediyor bu bile çok anlamlı ressam sadece resim dilini değil çoğu zaman imzasınıda aramış yani kendini, kendini ifade edişini aramış. Ressam Gogi Chagelishvili galerinin bundan sonraki sergiside yine aynı Ressama ait olacakmış ama bu sefer tamamen son dönemden oluşan resimlerinden düzenlenecekmiş ben gezilmeye değer diyorum.
Bu arada Ressamın çalışmaları bana nedense Chagall'ı anımsattı, İkiside aynı kültürün insanları bazı resimdeki dokuların benzerliği böyle durumlarda olması hem doğal hem güzel gelir bana ama en güzeli Chagall'ın anlatım diliyle İstanbulu görmek gibi bir durum hisstetim ve benim hoşuma gitti bir diğer güzel bir durumda bu hal bile Ressam Gogi Chagelishvili'nin özgünlüğüne zerre halel getirmiyordu :)
Ve en sonda tanımadığım ama ricamı kırmayıp resmimi çeken insanlara teşekkürler:))
Tophanenin yapısı maalesef fotoğraf çekimleri için çokda uygun dğildi, yukardaki dOğal aydınlatma pencereleri nerdeyse tüm resimlerin üstünde yansıma yapıyordu ama elimden geldiğince iyi fotolar yakalamaya çalıştım. Birde sergide Dali'nin eskiz ve suluboya çalışmaları vardı bunlarda genellikle konu itibarıyla etkilendiği kitaplardan resimleme çalışmalarıydı daha çokda Dante'nin İlahi Komedyasının etkisi hakimdi suluboya çalışmalarının bir kısmı hariç çoğunluğunda Dali o çok detaycı tavrını bir tarafa koymuş genel olarak suluboya çalışmalarından beklenen o boyanın kendi kendine suyun üstünde akma eylemine müsade etmiş çok kontrollü davranmamıştı, bu genel anlamada akademik olarak suluboya eğitimine riayet etmekten mi yoksa farklı formlar arama ve deneme çabasından mı onu bilemiyorum. Eskiz çalışmalarının çoğunda detaycı tavrı vardı zaten bu eskizlerin çoğuda tablolarında gördüğümüz figürlerin galiba ilk halleriydi.
Birde afiş tadında çalışmaları vardı ki beni şahsen mestetti yapım yılları 1970 civarları...
Dali sergisini karısındaki kısımda MSÜ'den öğrencilerin Heykel sergisi vardı çok ilginç çalışmalar vardı Heykele getirilen bu farklı bakış açısı ve farklı metaryel ve form arayışları bana keyif veriyor bunlar henüz öğrenci tadında ama ileride inanıyorumki yada öyle inanmak istiyorum ki daha profesyonel ama arayışı bitmemiş eserler göreceğiz bu sanatçı adaylarından.
Bunlar en eğlenceli olanlardı ama her anlayıştan ve akımdan örnek görmek mümkündü.
Daha sonra yönümü tophaneden Taksime çevirdim ve cihangire doğru tırmanmaya başladım öğrenciykende bu yokuşların müptelasıydım hala öyleyim :) ama artık iyi yönde buralarda değişimler var o yıllardan farklı olarak hem kurulan küçük küçük galerilerin varlığı hemde belki onların varlığıyla değişen sokak yüzleri ve daha rahat ve güvenli yürüyebilme imkanı. Cihangire varmadan ilk uğradığım galeri Pİ Artworks' dü Tunca Subaşı'nın Kalıntı isimli sergisi vardı Sergi 25 şubatta son ben şahsen beğendim Sokak anlayışının sanatsal bir dille tual'e aktarılmasıydı bence Sokakda duvar bazen nasıl anlatım yolu yada propaganda aracı olarak görev yapıyorsa duvarlardaki posterlerin, afişlerin, grafitilerin, yazıların, stencilların santsal bir dille sanatçının zihninden tuvale yansıması gibiydiler.
Burdan sonra ikinci durağım hemen yanındaki diğer sanat galerisi pgartgalery'di, burada da Ali Kabaş'a ait ''üçüncü göz'' adlı bir fotoğraf sergisi vardı bunu fotoğraflamak pek mümkün olmadı ama burda benim için en dikkat çekici şey fotoğrafların sunum şekliydi bu halleriyle inanılmaz çekiciydiler :) daha önce böyle bir sunum görmemiştim en son farklı bir sunumu Kutlu Ataman'nın sergisinde görmüştüm ama orda fotoğrafı sunma gayretinden çok görüntüyü boyutlandırarak seyirciyide işin içine müdahil eden bir sanat eylemi vardı. Burda ise sunum olarak bilindik fotoğraf sergilemeden daha farklı bir durum söz konusuydu bunn için bile görmek gerekir diyorum, bize sanat fakülteleinde öğretilen bir öğreti vardır çerçevede resmin bir parçasıdır ve resimden ayrı düşünülemez diye işte tam bu söze uyan bir sergiydi bu...:)
Daha sonra yürüyüşümün yönünü cihangire yaklaştıkça çukurcumaya çevirip biraz eski ve antik eşyalar arasında gönlümü oyaladım biraz yolu uzattım belki bu soğukda ama gördüklerim buna değdi bu blog içinde ilginç birer meteryal olabileceğini düşündüğüm iki eski dikiş makinesini fotoğrafladım bir tanesi kollu ve hala çalışıyor :) diğeri ayaklı oda hala tıkırdamaya devam ediyor :)
ve birde bu eski ama harika binanın pencereleri beni resmen cezbetti herbiri sanki güneşe açan ayçiçekleri gibi geldi bana :)
Gün bitti bu kadar yeter diyorsanız yanılıyorsunuz :) cihangirde verilen kahve molasından sonra güç toplayan zihnim ve bedenimle yeni galeri ve sergi avı arayışıma devam ettim ve soluğu PİROSMANİ adlı galeride aldım. Bu galeri Tophane Artwalk kapsamında yer almayan galerilerden Galatasarayın yan tarafında bir ara sokakta kalıyor aslında önünden defalarca geçmişimdir çünkü o civardaki Wintage mağazaların müptelasıyım malum ama mağazalara bakmaktan sanırım burayı hep es geçmişim ama bu sefer iyiki es geçmedim içerde hem güzel bir sergi beni karşıladı hemde çok hoş sohbet bir galeri sahibi ki böyle insanlarla karşılaşmak her zaman mümkün olmuyor, benim için gerçekten çok bilgi verici ve resim çalışmak konusunde epeyce motive edici bir sohbet oldu. Gelelim sergiye içerde Gürcü asıllı bir ressamın sergisi var farklı zamanlarda yapmış olduğu resimler birarada sergileniyor ve böylece Ressamın bütün bu aman içinde kendini sanat dilini arayışını görüyorsunuz ben hatta karma sergi olduğunu düşündüm :) bunun bir nedenide ressamın belli belirsiz attığı imzaları ve hiç atmadığı tarih galeri sahibi dönemlerini Ressamın imza karakterinin değişiminden farkediyor bu bile çok anlamlı ressam sadece resim dilini değil çoğu zaman imzasınıda aramış yani kendini, kendini ifade edişini aramış. Ressam Gogi Chagelishvili galerinin bundan sonraki sergiside yine aynı Ressama ait olacakmış ama bu sefer tamamen son dönemden oluşan resimlerinden düzenlenecekmiş ben gezilmeye değer diyorum.
Bu arada Ressamın çalışmaları bana nedense Chagall'ı anımsattı, İkiside aynı kültürün insanları bazı resimdeki dokuların benzerliği böyle durumlarda olması hem doğal hem güzel gelir bana ama en güzeli Chagall'ın anlatım diliyle İstanbulu görmek gibi bir durum hisstetim ve benim hoşuma gitti bir diğer güzel bir durumda bu hal bile Ressam Gogi Chagelishvili'nin özgünlüğüne zerre halel getirmiyordu :)
Ve en sonda tanımadığım ama ricamı kırmayıp resmimi çeken insanlara teşekkürler:))
hayattan aldığınız keyfi aktaran güzel yazılarınızı çok beğendim. tebrik ederim
YanıtlaSilTeşekkür edrim:) bloğuma pek yorum bırakan kimse yok bende kendi kendimi eğlendiriyorum diyordum, o yüzden yorumunuz için ayrıca teşekkür ederim :)
Sil