Benim Sinemalarım
WORLDS APART (AYRI DÜNYALAR)
YÖNETMEN: NİELS ARDEN OPLEV
YAPIM: DANİMARKA-2008
SENARYO: STEEN BİLLE-NİELS ARDEN OPLEV
OYUNCULAR:ROSALİNDE MYNSTER, JOHAN PHİLİP ASBAEK, JENS JERN SPOTTAG, SARAH BOBERG
SÜRE: 116DK.
TÜR: DRAM
Ayaklarım yerden kesildi diyebilirim açıkçası ben filmden çok etkilendim. Film Danimarka yapımı konusu kısaca şöyle; Yehova şahidlerine bağlı bir aile ve büyük kızlarının başından geçen olaylar üstüne kurulu. Ailenin dört çocuğu var büyük oğulları tarikatın kurallarına karşı geldiği için tarikattan, aileden, bulunduğu toplumdan tarikatın ileri gelenlerince sürülmüş aile bireylerinin yada tarikat üyelerinin onu gördüğü yerde görmezden gelmesi gerekiyor aslında bu toplumsal cezaların en ağırıdır soyutlama cezası. Film Yehova şahidleri üstünden olayları kurgularken aslında tüm bağnazca inanılan değerleri ve sorgulanmayan inançlara bir eleştiri getiriyor. Bence başkalarının inançlarını sorgulama yada inançlarından ötürü yargılama hakkımız yoktur ama kendi inançlarımızı sorgulamaktan, irdelemekten, karşıt görüşteki kişilerin fikirlerini de incelemekten, okumaktan korkmak kadar anlamsız başka bir şey olamaz . bu aslında kendi inançlarımıza da gösterdiğimiz güvensizlikle ilgili olsa gerek… Filmdeki ailede işte tam böyle bir aile kendi inançları dışındaki tüm fikirlere kapalılar aslında böylede yetiştirilmişler eğitimi reddediyorlar sadece kendi düşünceleri doğrultusunda kendi kendilerini yetiştiriyorlar hatta kendi tarikatlarına bağlı diğer insanlardan da uzak durmaya çalışıyorlar ve tabiî ki yayın organlarından da filmde bu tarikatla ilgili bilgi sahibi olabiliyorsunuz.
Gelelim asıl filmin odak noktası olan konuya bir gün ailenin büyük kızı Sara kendi inançlarından olmayan hatta inancı olmayan biriyle tanışıyor ve Aşık oluyor kendi içinde inançları ve Aşkı arasında inanılmaz gel git ler yaşıyor kendi kendiyle çelişip derin pişmanlıklar yaşıyor bazen anlık mutluluklarda kendini bırakabilirken devamında gelen iç sıkıntılarda acısın hem kendinden hem de Aşkından çıkarıyor, ama Adamımız çok sağlam duruyor o kadar aşık ki Saraya kendi basit isteklerinden bile vazgeçebiliyor yeter ki onunla olsun ve Sara ondan vazgeçse bile o asla ondan vazgeçmiyor hatta inanmadığı halde sırf o mutlu olsun ve ona yakın olsun diye tarikata katılıyor. Sara bir gün içindeki tüm gel-git leri bir yana bırakıp adamımızın yanına taşınıyor hatta birlikte ev tutup bir hayat kuruyorlar ve Sara bağlı olduğu toplumdan ve en önemlisi ailesinden koparılmamak için durumuna bir kılıf uyduruyor ama maalesef tüm çabalar boşuna oluyor tarikat büyükleri durumu öğrenip Sara’yı dışlıyorlar ve bu duyguya Sara çok fazla dayanamıyor ve tekrar geriye dönmeye karar veriyor bu kararı verip Aşkını terk ettiği gece adamımız kaza geçirip ölüyor, üstüne üstlük yıllardır soyutlanan Abide aslında tek başına yapamamakta soyutlanma duygusuyla baş edemediği için tövbe edip tarikata geri dönme isteğini dile getirir. İşte burada Sara cesurca bir karar verip inanmadığı inançlarına ve ailesine tüm çevresine veda edip elinden alınan mutluluğun asla geri gelemeyeceğini bilerek kendine yeni mutlu bir hayat kurmayı seçer. Film gerçek bir hikayeden kurgulanma, aslında filmden kendinize çıkarabileceğiniz binlerce anlam, binlerce kurgulama, binlerce hikaye var bu yüzden bence Film teknik ve sanatsal bir sürü eksikliğine rağmen sağlam ve üretken bir hikaye (burada üretkenlik sürekli sizi de düşünmeye ve sorgulamalara zorlaması) kurgusuyla benim için mükemmeldi.
Kısaca bu filme beslediğim duyguları yazabilmem pek mümkün görünmüyor o yüzden kesinlikle izleyin ve görün derim. Bu arada Film bol ödüllü bir film bence hepsini fazlasıyla hak etmiş, elimde olsa bir ödülde ben verirdim))))
YÖNETMEN: NİELS ARDEN OPLEV
YAPIM: DANİMARKA-2008
SENARYO: STEEN BİLLE-NİELS ARDEN OPLEV
OYUNCULAR:ROSALİNDE MYNSTER, JOHAN PHİLİP ASBAEK, JENS JERN SPOTTAG, SARAH BOBERG
SÜRE: 116DK.
TÜR: DRAM
Ayaklarım yerden kesildi diyebilirim açıkçası ben filmden çok etkilendim. Film Danimarka yapımı konusu kısaca şöyle; Yehova şahidlerine bağlı bir aile ve büyük kızlarının başından geçen olaylar üstüne kurulu. Ailenin dört çocuğu var büyük oğulları tarikatın kurallarına karşı geldiği için tarikattan, aileden, bulunduğu toplumdan tarikatın ileri gelenlerince sürülmüş aile bireylerinin yada tarikat üyelerinin onu gördüğü yerde görmezden gelmesi gerekiyor aslında bu toplumsal cezaların en ağırıdır soyutlama cezası. Film Yehova şahidleri üstünden olayları kurgularken aslında tüm bağnazca inanılan değerleri ve sorgulanmayan inançlara bir eleştiri getiriyor. Bence başkalarının inançlarını sorgulama yada inançlarından ötürü yargılama hakkımız yoktur ama kendi inançlarımızı sorgulamaktan, irdelemekten, karşıt görüşteki kişilerin fikirlerini de incelemekten, okumaktan korkmak kadar anlamsız başka bir şey olamaz . bu aslında kendi inançlarımıza da gösterdiğimiz güvensizlikle ilgili olsa gerek… Filmdeki ailede işte tam böyle bir aile kendi inançları dışındaki tüm fikirlere kapalılar aslında böylede yetiştirilmişler eğitimi reddediyorlar sadece kendi düşünceleri doğrultusunda kendi kendilerini yetiştiriyorlar hatta kendi tarikatlarına bağlı diğer insanlardan da uzak durmaya çalışıyorlar ve tabiî ki yayın organlarından da filmde bu tarikatla ilgili bilgi sahibi olabiliyorsunuz.
Gelelim asıl filmin odak noktası olan konuya bir gün ailenin büyük kızı Sara kendi inançlarından olmayan hatta inancı olmayan biriyle tanışıyor ve Aşık oluyor kendi içinde inançları ve Aşkı arasında inanılmaz gel git ler yaşıyor kendi kendiyle çelişip derin pişmanlıklar yaşıyor bazen anlık mutluluklarda kendini bırakabilirken devamında gelen iç sıkıntılarda acısın hem kendinden hem de Aşkından çıkarıyor, ama Adamımız çok sağlam duruyor o kadar aşık ki Saraya kendi basit isteklerinden bile vazgeçebiliyor yeter ki onunla olsun ve Sara ondan vazgeçse bile o asla ondan vazgeçmiyor hatta inanmadığı halde sırf o mutlu olsun ve ona yakın olsun diye tarikata katılıyor. Sara bir gün içindeki tüm gel-git leri bir yana bırakıp adamımızın yanına taşınıyor hatta birlikte ev tutup bir hayat kuruyorlar ve Sara bağlı olduğu toplumdan ve en önemlisi ailesinden koparılmamak için durumuna bir kılıf uyduruyor ama maalesef tüm çabalar boşuna oluyor tarikat büyükleri durumu öğrenip Sara’yı dışlıyorlar ve bu duyguya Sara çok fazla dayanamıyor ve tekrar geriye dönmeye karar veriyor bu kararı verip Aşkını terk ettiği gece adamımız kaza geçirip ölüyor, üstüne üstlük yıllardır soyutlanan Abide aslında tek başına yapamamakta soyutlanma duygusuyla baş edemediği için tövbe edip tarikata geri dönme isteğini dile getirir. İşte burada Sara cesurca bir karar verip inanmadığı inançlarına ve ailesine tüm çevresine veda edip elinden alınan mutluluğun asla geri gelemeyeceğini bilerek kendine yeni mutlu bir hayat kurmayı seçer. Film gerçek bir hikayeden kurgulanma, aslında filmden kendinize çıkarabileceğiniz binlerce anlam, binlerce kurgulama, binlerce hikaye var bu yüzden bence Film teknik ve sanatsal bir sürü eksikliğine rağmen sağlam ve üretken bir hikaye (burada üretkenlik sürekli sizi de düşünmeye ve sorgulamalara zorlaması) kurgusuyla benim için mükemmeldi.
Kısaca bu filme beslediğim duyguları yazabilmem pek mümkün görünmüyor o yüzden kesinlikle izleyin ve görün derim. Bu arada Film bol ödüllü bir film bence hepsini fazlasıyla hak etmiş, elimde olsa bir ödülde ben verirdim))))
Yorumlar
Yorum Gönder