İÇİMDEKİ KAMPÇI ATEŞİNİ YAKTIM ....:)

Bu hafta sonu Şile belediyesinin düzenlediği ''Tohum takas şenliği'' için bisikletim ve ben bir grup bisikletçiyle yollara düştük. Bostancıdan buluşma yeri olan Pendik isleleye kadar pedalladım. Daha öncede kampa gitmiştim ama bisikletli ilk kampımdı.

Bisikletim :) tam bir şehir bisikleti olduğu için uzun yolculukda ciddi anlamda zorlandım. Bu tarz aktiviteler için daha hafif ve profosyonel bir bisiklet almam gerektiğini anladım :( Ama bu durumda bile 70 km yapmayı başardım :)

 Pendik iskelede buluşduktan sonra bisikletler araçlara yüklendi ve Şile belediyesinin tahsis ettiği otobüslerle Göçbeyli köyüne hareket ettik ve ordan Şilenin Kabakoz köyüne (koyuna ) kadar pedalladık, inanaılmaz yorucu bir parkurdu. Grupda dünyanın çeşitli ülkelerini pedallayarak gezen insanlarda vardı onlar bile parkurun zorlu olduğunu dile getirdiler ama yinede tamamlayabildiğime memnunum. Tek canımı sıkan olay ise Şile'yi geçtikten sonra kabakoza ilerlerken yokuşların azizliğine uğrayıp arkaya düşünce (bisikletim şehir bisikleti olduğu için dağa gelemiyor ) Bisiklet gezgini adlı grubun sorumluları araca binmemi soylediler bende kabul ettim ama gelen araç bir motorsikletti ve benim dokme demir koca bisikletim asla sığmayacağı belliyken benim tamam gerek yok ben parkuru yavaş yavaş tamamlarım dememe bakmadan beledye görevlisi Atakan bey benim bisikleti motora dogru fırlatınca sepetteki yarı profosyonel makinam yere düşüp çalışmaz hale geldi. Ve bu duruma sebep olan insanlar ve BİSİKLET GEZGİNİ sorumluları özür dileyeceklerine gülmeleri ciddi anlamda sinirlerimi bozsada moralimi bozmamaya çalıştım. Kazalar hayatta olur ve bazen istemeden hepimiz zarar verebiliriz ama insansanız bu durumda özür dilersiniz. Bu durumdan sonra bile hala bana bisiklet satmaya çalışmaları ise ayrı bir dertti ve sürekli ticaret yapmadıklarını vurgulamalarına diyecek söz bulamadım. Sadece '' yeterrr beni bisikletten soguttunuz ''diyebildim ama çok şükür bisikletten değil sadece bu tarz insanlardan ve galiba doğa ve treking gruplarından sogumam gibi bisiklet gruplarından da sogudum. Ben yaptığım herşeyi sakinlikle, zevkle, keyif alarak yapmak istiyorum. Koştura koştura bir yerlere yetişme derdinde olmak ki nereye yetişiliyorsa  istemiyorum durup havayı koklamak, yapraga çiçeğe dokunmak, fotoğref çekmek, sessizliği dinlemek istiyorum. O yüzden bu tarz gruplar benlik değil :))) Ama benim gibi arkadaşlar edindim çok şükür belki  SLOW PEDAL grubumuzu kurarız :))) Fotoğraf makinasını açamadığımdan kendi fotoğraflarımı koyamadım :( Biraz arkadaşlardan biraz cep tlfnundan artık ....



 şile iskelede ben
 Göçbeyli köyü parkura başlamadan en önde ben...
Beni güldüren inişler ardından ağlatan yokuşlar :))

Çadırım ve bisikletim :) Çift kişilik çadırda tek kişi gerine gerine uyudum demek istiyorum ama kurbağa sesiydi insanların sesiydi derken bol bol kitap okudum :)

 Kamp yemeği ve artık yorgunluktan bitmiş halim :(
Bu yolculukta tanıştığım arkadaşlardan Emel :)



 Sabahın erken saatlerinde kamp alanı.


Sabah sahil.

 Hilal ve Emel kamp ateşi ve biz.



 İstanbul Kamp haftasonu şehirden kurtulmak için iyi bir adres çok bakımlı olmasada hiç fena değil.




 Ben :)

 Gözlemeci teyze.
 Taş fırın ve Ben :)

Birazda Tohum takas şenliğinin aöacını anlatayım. Dünyada birçok devlet özellikle ABD tohumların sadece firmalardan temin edilmesini içeren bir tarım politikası güdüyor bizde de öyle. bu durum yerel ve doğal toğumculuğu tabii ki öldürüyor Firmalardan aldığınız kısır tohumlarda üreme olmuyor. Yani aslında doğal gıda üretememe ve tüketememe birazda hızlı tüketim çağı politikalarından böyle olunca siz elinizdeki doğal tohumları satamıyorsunuz tek yolu takas etmek işte bu şenlikler bunun için. Şile belediyesi güzel bir atılım yapmış Şileyi doğal gıda merkezine çevirmeyi düşünüyorlar. Çünkü Şile halkı yıllardır tarımla ciddi üreticilik yapmadığından topraklar temiz kalmış yani organik tarıma müsit ve burdaki tarım topraklarını ve insanlarıda üretime çekmek için böyle bir proje düşünmüşler bence güzelde olacak inşallah. Organik gıda evet daha masraflı üretildiğinden daha pahalı. Ama Daha az daha kaliteli yemek gerekiyor.
   Oluşan aksiliğe rağmen moralimi hiç bozmadım ve haftasonu tatilimin her anının tadını çıkardım. Sabah sahilde erkenden uyandım havayı kokladım köyü gezdim. Köy sakinlerinin ürettiği taze sebzelerle mis gibi börek çörekle kahvaltımı yaptım, gün boyu yedim içtim :) Dalından dut erik topladım harikaydı. Köy sakinleri inanılmaz sevimliydi kesinlikle bir haftasonu Kabakoza kaçın derim. Fotoğraf makinası alınır ama hayatımın her anı geri alınmayacak kadar değerli o yüzden hiçbirşey benden ve benim her anımdan daha değerli değil ... HAYDE TÜM DERLER DENİZE :))))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KEDİŞLER :))))

NOESİS 2 :)

VOLANLI EKOSE BLUZ